GİRİŞ
Ceza muhakemesi, soruşturma makamlarının suçun işlendiğine dair bilgisi olması ile başlar. CMK m.161 gereği, bir suçun meydana geldiğine dair maddi hususlara dayanan olayla ilgili, Cumhuriyet Savcısı olayın mahiyetini araştırır ve kamu davası açılmasına gerek olup olmadığı ile ilgili karar verir.
Ceza hukukunda delil; fiilin fail tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunda, kovuşturma makamının sarih bir biçimde olayla ilgili kanıya ulaşmasını sağlamak için olayın bir kısmını yahut tüm kısımlarını ispata yarayan, beş duyu organımız ile algılanabilen, somut, hukuka uygun vasıtalardır.
Ceza muhakemesinde failin hukuka aykırı bir fiili gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususunda basit şüphe ile başlayan süreç failin suçu işlediğine dair kesin kanaate ulaşılması durumunda hüküm giymesi nihayet kazanır. Ceza muhakemesinde olayların gerçek yönünü ortaya çıkarmak için, suçun sübuta ermesi aranmakta olup, her türlü şüpheden arınmış, kesin bir gerçekliğe ulaşılamadığı sürece evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi devreye girecek ve mahkûmiyete hükmedilemeyecektir.
İspat vasıtası olarak deliller; sanık beyanları, tanık beyanları, diğer kişilerin beyanları, yazılı belgeler, ses ve görüntüyü kaydedebilen vasıtalarla yapılan belge ve belirtiler şeklinde incelenebilir.
Çalışmamızda delilerin çeşitleri, özellikleri, fonksiyonu ve genel olarak soruşturma evresi ele alınmış olup Cumhuriyet Savcısı ve adli kolluğun delillerin toplanmasındaki görevi irdelenmiş ve delil toplama sistematiği incelenmiştir.
BİRİNCİ BÖLÜM
DELİL KAVRAMI VE SORUŞTURMA EVRESİ
Ceza muhakemesinde amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek bugüne bakılarak geçmişte ne olduğunun öğrenilmesidir. Geçmişte meydana gelen olay deliller ışığında aydınlatılacak ve yerini kanaate bırakacaktır. Delil ceza muhakemesinin her aşamasında değerlendirilir. Ceza Muhakemesi Kanunu delillerin soruşturma evresinde elde edilmesini tercih etmiştir. Maddi gerçeğe ulaşmak için şüpheli hakkında lehe olan deliller de toplanmalıdır. Soruşturma evresinde sadece delil toplanacağı delilleri değerlendirilmeden yargılama aşamasına geçileceği düşüncesi oluşmamalıdır. Cumhuriyet Savcısının soruşturmaya/kovuşturma yer olmadığına dair karar vermesi veya iddianameyi düzenlemesi için bu aşamada toplanan deliller çok önemlidir[1].
Soruşturma evresinde veya kovuşturma evresinde toplanmış olan bütün deliller yargılama esnasında ortaya konulup tartışılıp maddi gerçeğe ulaşmak hedeflenmelidir. Yargılama sonucunda yeterli delille maddi gerçeğe ulaşılamazsa sanığın mahkûm edilmemesi gerekecektir[2]. Yani evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır.
Yargıtay 20’nci Ceza Dairesinin 17.06.2020 tarihli 2019/799 E. 2020/2965 K. sayılı kararında “….uyuşturucu maddelerle ilgileri olduğuna ya da sanık …’in suçuna iştirak ettiklerine ilişkin, sanık …’in soyut beyanı dışında kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıkların atılı suçtan beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi, 5271 Sayılı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre sanıkların SALIVERİLMELERİNE 17.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” demiştir. Yargıtay’ın kararında da görüleceği üzere kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığından şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesi gereği mahkumiyete hükmedilmemiştir.
I. GENEL OLARAK SORUŞTURMA EVRESİ
Eski ceza muhakemesi hukuku kanununda yani CMUK’ta C. Savcısının yürüttüğü soruşturma evresi, “son soruşturma” olarak bilinen evrenin bir ön hazırlığı olarak belirlenmiştir. Bu soruşturma aşaması da “ön soruşturma” olarak isimlendirilmiş olup iki aşamaya ayrılmıştır. Bu aşamalar da “hazırlık soruşturması” ve “ön soruşturma” olarak isimlendirilmiştir. Hazırlık soruşturma da kamu davasının açılmasına yer olup olmadığı ve hakimlerin kovuşturma aşamasındaki iş yükünün hafifletilmesi amacıyla iki kısma ayrılmıştır. CMUK’ ta yapılan değişiklik ile 1985 yılında “İlk Soruşturma” evresi kaldırılmıştır
Eski ceza muhakemesi hukuku kanununda yani CMUK’ta değişiklik yapılmadan önce, hazırlık soruşturması sürecinin ilk aşaması “başlangıç soruşturması” olarak kabul edilmiş olup “kamu davası açıp/açmamaya yer olup/olmadığını belirlemek, bilgi edinme, araştırma, koruma ve isnat” hususlarının değerlendirildiği aşama olarak görülüyor, bu evrede bir kişiye suç isnat edilemeyeceğinden sanık kavramı bulunmamaktadır. Sanıklı olan hazırlık soruşturmasına ise “kısa soruşturma” denilmektedir.
Eski ceza muhakemesi hukuku kanununda yani CMUK’ta C. Savcısının suçu öğrenmesi ile birlikte soruşturmayı başlatabileceği düzenlenmiş olup tek taraflı olarak soruşturmayı başlatamayacağı hususlar ise kanunda tahdidi olarak sayılmıştır[3]. Bu hususları sıralayacak olursak; şikayet, şahsi dava, ihbar, gizli haber verme, rapor, talep, müracaattır.
CMK’ da 2017 yılında eklenen değişiklik ile m.158/6’ da “İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez.” denilmiştir.
Eski ceza muhakemesi hukuku kanununda yani CMUK’ta, kovuşturma makamlarının iş yükünü gereksiz anlamda artırmamak üzere soruşturma aşamasının olayları belirli bir süzgeçten geçirme süreci olan ön soruşturma evresinin bir kısmının, CMK’nın 158/6 maddesi ile, yeni ceza muhakemesi kanunumuzda da benimsendiği görülmektedir.
Ceza Muhakemesinde iki evre bulunmakta olup bu evreler soruşturma ve kovuşturma evreleridir. Ceza Muhakemeleri Kanununda, soruşturma evresinin; “Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımı yapılmıştır. İddia, savunma ve yargılama gibi faaliyetlerden oluşan ceza muhakemesinde amaç, her türlü şüpheden uzak maddi gerçeğe ulaşmaktır.
Suç şüphesinin mevcudiyetinin öğrenilmesinden sonra kamu davası açmaya gerekli olup olmadığı hususu soruşturma aşamasında değerlendirilir. Bu değerlendirmeyi Cumhuriyet Savcısı yapmakta olup istisnai durumlarda bu yetki sulh ceza hakimine de tanınmıştır. Savcı iddia makamı olup muhakemenin tarafsız, bağımsız ve etkili bir süjesidir.
Soruşturma evresinde yapılan işlemler yazılı olmalıdır. Bundan dolayı icra edilen bütün işlemler tutanağa bağlanır. Bunun nedeni ise soruşturma kayıtlarının bitaraf olarak muhafaza edilmesi ve muhakeme aşamasında bunlardan faydalanılması yazılı ile mümkündür[4].
Soruşturma evresi gizli yürütülür. Kanunun istisna getirdiği durumlar saklı olarak ve en temel hak olan savunma hakkına halel getirmemek şartıyla soruşturma aşamasında işlemlerde gizlilik prensibi vardır. Bu prensip ile delillerin karartılması tehlikesinin önüne geçilmek istenmektedir. Soruşturmanın gizliliği, aynı zamanda lekelenmeme hakkının da bir sonucudur[5].
[1] Cumhur Şahin, Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku II, Ankara, Seçkin, 2019, s.27.
[2] Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2019, s. 500.
[3] Feridun Yenisey, Hazırlık Soruşturması ve Polis, İstanbul, Beta Yayıncılık, 1987, s. 32.
[4] Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, a.g.e., s. 564.
[5] Bahri Öztürk, v.d., Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, 12.Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2018, s. 139.