Türk Ceza Kanunu’nda Etkin Pişmanlık Hükümleri

GİRİŞ

26.09.2004 tarihinde kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda etkin pişmanlık kurumu tek bir başlık altında düzenlenmemiştir.  Suçun tamamlanmasından sonraki aşamaya ait nitelik kazanan etkin pişmanlık kurumu, kanunda bazı suçların takip eden maddelerine etkin pişmanlık maddesi eklenmesi suretiyle ayrı bir madde altında, bazen imar kirliliğine neden olma suçunda olduğu gibi suçun düzenlendiği maddenin içinde ayrı bir fıkrada, bazen ise mal varlığına karşı suçlarda olduğu gibi bölümün sonunda ayrı bir madde de bölümün suçları sayılmak suretiyle düzenlemiştir.

Türk Ceza Kanunda etkin pişmanlığın hükümlerini incelediğimizde bazı etkin pişmanlık hükümlerinin faile hiç cezai müeyyide uygulanmamasını bazı etkin pişmanlık hükümlerinin ise faile verilecek olan cezada indirime gidilmesi yönünde düzenlendiği görülmektedir.

Etkin pişmanlık hükümleri ile suç sonrası zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi iradi olarak gerçekleştiren fail ödüllendirilemeye çalışılmıştır. Etkin pişmanlık bir af kurumu da değildir. Af kurumu gibi suçun tüm sonuçlarının ortadan kalkması etkin pişmanlıkta söz konusu değildir. Etkin pişmanlık koşullarının oluşmasına rağmen faile her zaman ceza verilmemesi söz konusu olmaz. Bazen fail indirimli de olsa cezalandırılabilmektedir.

Çalışmamızda etkin pişmanlığın Türk Ceza Kanunundaki yeri, etkin pişmanlıkta indirim ve cezasızlık nedeni, etkin pişmanlığı şartları, benzer kurumlardan farkı ve Türk Ceza Kanunundaki bazı etkin pişmanlık hükümlerinin incelenmesinden oluşmaktadır.

ETKİN PİŞMANLIĞIN TÜRK CEZA KANUNUNDAKİ YERİ VE ŞARTLARI

I.   ETKİN PİŞMANLIĞIN TÜRK CEZA KANUNDAKİ YERİ

            KOCA/ÜZÜLMEZ’ e göre etkin pişmanlık, suç sona erdikten sonra failin bu olaydan pişmanlık duyması ve suçu işlemesi sonucu meydana getirdiği zararı gidermeye yönelik tutumda bulunmasıdır[1].

            ÖZGENÇ’ e göre etkin pişmanlık; fail tarafından icra hareketlerinin sonlanmasından sonra failin sonucun meydana gelmesini engellenmesidir[2].

            HAKERİ’ ye göre etkin pişmanlık; suç tüm unsurları ile sonuçlandıktan sonra faile işlediği suçun kanunda belirtildiği madde özelinde ya cezalandırılmaması veyahut cezasında indirime gidilmesi gereken kurumdur[3].

Etkin pişmanlığın doktrinde belirli bir tanımı olmamasının sebebi TCK genel hükümlerde tek bir başlık altında düzenlenmemesidir. TCK’nın 36. maddesinde “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır” demiştir. Bahsi geçen bu kanun maddesi gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık ayrımına gitmemiş olup etkin pişmanlığı da gönüllü vazgeçme başlığı altında düzenlemiştir. Demirbaş, TCK 36’ncı maddesinde gönüllü vazgeçmenin düzenlendiğini, etkin pişmanlık hükümlerinin münhasıran tek bir başlık altında düzenlenmediğinden dolayı gönüllü vazgeçme maddesi altında düzenlendiğini bunun sonucu olarak iki farklı kurumun birbiri içerisine girerek karışıklığa mahal vereceğini belirterek düzenlemenin yerinde olmadığını belirtmiştir[4].

II. ETKİN PİŞMANLIKTA İNDİRİM VE CEZASIZLIK NEDENİ

Türk Ceza Kanunumuzda etkin pişmanlık genel hükümler içinde bir başlık altında düzenlemeyerek bazı suçlar açısından şartları oluşması ile cezadan indirim sebebi sayılarak daha az cezalandırmayı, bazı suçlarda ise etkin pişmanlık sebebi ile failin cezalandırılmayacağını, düzenlemiştir. Failin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandığı bazı suçlarda cezai sorumluluğu tamamen bertaraf edilmektedir. Bazı suçlarda ise cezai sorumluluğunu azaltan sebep olmaktadır. Nitekim etkin pişmanlık kurumu kişinin pişmanlık göstermesi sonucunda ya tamamıyla cezayı kaldıran ya da cezada indirim yapılmasına olanak sağlayan kurumdur[5].

Etkin pişmanlığın cezalandırılması görüşünde olanlar suç tamamlandıktan sonra her ne kadar fail iradi olarak suçun sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışsa da icra hareketlerinde bulunduğu esnada gerçekleştirmiş olduğu hareketleri silemeyeceği ve meydana gelen zararın hiç olmamış gibi kabul edilemeyeceği gerekçesiyle failin teşebbüsten dolayı cezalandırılması gerektiğini benimsemişlerdir[6].

Etkin pişmanlığın cezalandırılmaması görüşünde olanlar; suç tamamlandıktan sonra iradesiyle meydana gelen suçun sonuçlarını engelleyen, suçu işlemeden önceki haline getiren kişinin bu eylemiyle zarar verici halinden arındığını bundan dolayı cezalandırılmaması gerektiğini savunmuştur.


[1] Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Bası, Ankara, Seçkin, 2017, s. 437.

[2] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Bası, Ankara, Seçkin Yayınları, 2014, s. 476.

[3] Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 17. Bası, Ankara, Adalet Yayınevi, 2014, s. 499.

[4] Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2009, s.435.

[5] Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, age, s. 437.

[6] Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 8.Baskı, İstanbul, 1976

Paylaş